8 Nisan 2012 Pazar

Sakin olmama zamanı

Yalnız yaşamanın en güzel ve en kötü yanlarından biri kendimle konuşacak, tartışacak eleştirecek, zaman zaman ağzımın ortasına kocaman bir yumruk yerleştirecek hale gelmem. Modern dünyaya göre insanlar sadece uykularında yalnız kalabiliyormuş. Hayır; tam bir palavra sadece evden çıkmadan telefonları kapatıp, sosyal paylaşım sitelerine girmeden, tv'yi açmadan otur. O zaman yalnızlığın ne demek olduğunu ve sosyopatlığa aslında ne kadar hızlı adımlarla ilerlediğini görüyorsun ve kendinle konuşmaya başlıyorsun. Bugünlerde kendime sadece şunu soruyorum: Kalmalı mıyım?, Bırakıp gitmeli miyim?... Kalırsam mutlu olurum, onu da mutlu ederim belki ama aramızdaki kocaman sorun?!(lanet!), o sorunu halledecek mi? Hallederse bir gün bana da aynısını yapacak mı?!(al sana paranoya, salak!) Bırakıp gidersem, o eski hayatına dönecek, ben eski düzensiz ilişkiler içindeki düzenime geri döneceğim. Fena değil gibi ama hissiyatlar?!(lanet!). Bu kadar kısa sürede bu kadar yoğun olmamalıydı, evet kafamı karıştıran bu. Aşk değil biliyorum, eğer aşk olsa ne yapsam diye düşünmez kabul eder kalırdım. Uyum fazlasıyla tensel ve zihinsel, saygı evet. Zaten bunların dışında da bir şey beklemiyorum ki... peki ya o huzuru ne yapacaksın, senin için fazla... alışkın değilsin ki. Senin için çetrefilli olması lazım, huzursuz olması lazım. E tamam işte bundan daha çetrefillisi olamaz ki. Huzur işte beni çeken şey de o. Bunların hepsi bir arada olunca huzur getiriyormuş ve zor olması da daha da cezbediyor. Dur. Ağzını bük ve kafanı kaşı. Düşün. Ya da bırak artık düşünmeyi sadece yaşa. Ama neyi? Hangisini? İstiyor musun? evet çok. Yapabilir misin? isteyip de yapamadığım şey yok. O zaman yap, yapabileceğini sen de biliyorsun, kararını şimdi ver ve bir daha üzerine düşünme. Kal! ya da Git!.. evet, KALIYORUM!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder